sanal kumar, bahis, şans, talih oyunları ceza davaları
Anayasa Mahkemesi’nin en bilinen görevi, kanunların Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan iptal başvurularını incelemektir. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği, 23 Eylül 2012 tarihinden sonra kesinleşen işlem, eylem ve kararlara karşı bireysel başvuru yolunu açmıştır. 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu “Cumhurbaşkanı seçiminin sonuçlandırılması” başlıklı 20. Maddesine göre, “Cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçları, Yüksek Seçim Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Makamına bildirilir, kamuoyuna ilan edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 16 Eylül 2014 tarihli Mansur Yalçın ve diğerleri – Türkiye davasında, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Birinci Ek Protokolü’nün “Eğitim hakkı” başlıklı 2. Hukuki ilişkilerden kaynaklanan borçların ödenmesi gerekir. Hukuk düzeninde; hiç ödenmeyen veya eksik ödenen borçların takip ve tahsilini alacaklının kendisi yapamaz. Bizde ihkak-ı hak, yani hak sahibi tarafından alacağın tahsili kabul edilmemiş, hatta suç sayılmıştır. Alacaklıya tahsilat konusunda meşru olmayan zeminde yardım eden de “yağma” suçunu işlediği iddiası ile suçlanır. CMK m.135 ila 138’de, iddiaya konu suçla ilgili somut delillere ulaşma veya elde edilen somut delilleri desteklemek suretiyle suçun azmettiricisine veya yardım edenine ulaşma veya şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi kabul edilmiştir. Mahkeme kararı olmadan, milli güvenliği ve kamu düzenini ilgilendiren konularda internet sitelerine 4 saat içinde erişim engelleme yetkisi veren düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından geçen yıl Ekim ayında iptalinin ardından şimdi de engelleme yetkisinin Telekomünikasyon İletişim Başkanı yerine bakan veya başbakan ... 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, karayolu trafiğinin bir düzenle gerçekleşmesi, ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı kazaların önüne geçilebilmesi, bu kapsamda tehlikenin önüne geçilip zarar oluşmaması amacıyla birçok idari suç veya cezaya yer vermiştir.
(2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyayaelkonulabilir. (2) Belge ve kâğıtların zilyedi veya temsilcisi kendi mührünü dekoyabilir veya imzasını atabilir. İleride mührün kaldırılmasına ve kâğıtlarınincelenmesine karar verildiğinde bu işlemin yapılmasında hazır bulunmak üzere,zilyedi veya temsilcisi ya da müdafii veya vekili çağrılır; çağrıyauyulmadığında gerekli işlem yapılır. (5) Askerî mahallerde yapılacak arama, hâkim veya Cumhuriyet savcısınınistem ve katılımıyla askerî makamlar tarafından yerine getirilir. (4) Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalıyerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan ikikişi bulundurulur. (2) Şüpheli veya sanığı güvence göstermeye zorunlu kılan kararda, güvenceninkarşıladığı kısımlar ayrı ayrı gösterilir. Katılanın yaptığı masraflar, suçun neden olduğu zararlarıngiderilmesi ve eski hâle getirme; şüpheli veya sanık nafaka borçlarınıödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa nafaka borçları.
- Askeri Yargıtay bir kararında [634]; “…Anayasamızın “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığını taşıyan 26 .
- Maddesi çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin doğrudan uygulanabilir bir iç hukuk kuralı haline geldiğini, dolayısıyla 6/1.
Madde kapsamında değerlendirilmek üzere, “gizli” kaydıyla bir takım belgeleri Mahkemeye sunmaktadır. İdare sunduğu bu “gizli” belgelere göre yaptığı işlemin hukuka uygun olduğunu ileri sürmekte ve bu belgelere dayanılarak davanın reddedilmesini istemektedir. Mahkeme de, bu belgeleri davacıya tebliğ etmeden, davacıdan idarenin cevabına cevap vermesini istemektedir. Doğaldır ki davacı bu gizli belge ve bilgileri incelemeden, idarenin iddialarının delillerini görmeden, idarenin cevabına cevap veremez. Burada davacı, idarenin sunduğu delilleri tartışma ve çürütme imkanına sahip değildir. Dolayısıyla hakkaniyete uygun yargılamanın diğer bir şartı olan “çelişiklik ilkesi” de ihlal edilmektedir. Böyle bir durumda, davacının yargılama sürecine gerçek anlamda katılımı söz konusu değildir. Kanaatimizce AYİM’nin objektif tarafsızlığı tartışılır durumdadır. Maddesi; “Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin teşkilatı Milli Savunma Bakanlığı kuruluş ve kadrolarında gösterilir.” şeklindedir. Her ne kadar MSB Müsteşarı AYİM üyelerine sicil verememekte, disiplin yaptırımı uygulayamamakta ise de idari ve mali konularda yetkileri bulunmaktadır. Örneğin Mahkemenin kalem personelini bir günde tayin edip mahkemeyi işlemez hale getirebilir.
(3) İnceleme sonucu soruşturma veya kovuşturma konusu suça ilişkinolmadığı anlaşılan belge veya kâğıtlar ilgilisine geri verilir. (2) Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veyagözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekraryakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmaz. MADDE 117- (1) Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin eldeedilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veyaona ait diğer yerler aranabilir. (2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veyasalıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. (2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliyeisteminin reddine ilişkin kararlarda hukukî ve fiilî nedenler ile gerekçelerigösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıcabir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus karardabelirtilir. (3) Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re'sen veyaCumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir. (2) Yakalanan veya gözaltına alınan yabancı ise, yazılı olarak karşıçıkmaması halinde, durumu, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir.
Subay, astsubay, Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurları, uzman jandarma ve uzman erbaşlar; Oda hapsi cezalarında; mümkün olduğu takdirde cezayı tek başlarına belirli bir hapis odasında geçirirler. Askerî öğrenciler ile erbaş ve erler; oda hapsi cezasını belirli hapis odalarında topluca geçirirler. Oda hapsi cezalarında maaş ve diğer ödeneklerden kesinti yapılmaz. Subay, astsubay, Millî Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet memurları, uzman jandarma ve uzman erbaşlar; Göz hapsi cezalarında; resmî daire, kışla, eğitim alanları ile sair yerlerdeki hizmetlerine devam ederler. Hizmete ilişkin olanlar dışında hiçbir ziyaret kabul edemezler. Göz hapsi cezalarında maaş ve diğer ödeneklerden kesinti yapılmaz. Ayrıca yasada açıkça belirtildiği üzere askeri hakimlere verilen disiplin cezaları kesindir. Bu cezalara karşı idari başvuru yolu da düzenlenmemiş olup bu durumun sakıncalarına ikinci bölümde ayrıntılı olarak değinilecektir. 657 SK, Devlet memurlarının, Devlete bağlılıkları için Atatürk ilke ve İnkılâplarına bağlı kalmalarını vazgeçilmez bir şart olarak görmektedir.
Ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgilidavalarda bilirkişi olarak atanamazlar. (3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehliketeşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğinortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunmahakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesisırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. (2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkmasıkendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa;kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklıtutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmişolduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa aitkişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafazaedilir. (4) Üçüncü fıkra hükmünün uygulanması suretiyle elde edilen ses vegörüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır. - (1) Mahkeme başkanı veya hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafındangerekli görüldüğünde 45, 46 ve 48 inci maddelerde gösterilen hâllerde tanık,tanıklıktan çekinmesinin dayanağını oluşturan olguları bildirir ve bu husustagerektiğinde kendisine yemin verdirilir. - (1) Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasındagösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorularacevap vermekten çekinebilir. C) Malî işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatlarıdolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler.
Sübjektif tarafsızlık, mahkeme üyesi hâkimin kişisel tarafsızlığını ifade eder ve aksi sabit oluncaya kadar var sayılır. Objektif tarafsızlık ise kurum olarak mahkemenin kişide bıraktığı izlenim yani hak arayanlara güven veren tarafsız bir görünüme sahip bulunmasıdır. Bunun değerlendirilmesi organik (mahkemenin kuruluş şekli) ve fonksiyonel (görevin yerine getirilme tarzı) yönlerden yapılmaktadır[663]. Bu nedenle burada disiplin mahkemelerinin tarafsızlığını ayrıca tartışmaya gerek yoktur. Bağımsızlıkları bu derece şüpheli olan bir mahkemenin tarafsızlığından söz edilemez[664]. AİHM Bağımsızlıkla ilgili tespitlerin disiplin mahkemesinin objektif tarafsızlığını zedelediğini, bu yapısıyla kişilere güven verecek bir izlenim bırakmadığını belirterek disiplin mahkemelerinin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığına karar vermiştir. TSK’da hangi disiplin cezalarının kimlere verilebileceği, failin rütbe ve statüsüne, ve disiplin amirinin rütbelerine göre değişmektedir.
Değiştirilemeyecek hükümlerMadde 4 – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.V. EgemenlikMadde 6 – Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletparibahis.Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. Yakalanan kişinin mahkemeye götürülmesi hususunda, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 129. Evvelce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan kişiden maksat, hakkında kamu davası açılan, fakat soruşturma aşamasında sorgusu yapılmış veya yapılmamış sanık farkının gözetilmesi değildir. Bu hükümde kanun koyucu, hakkında kamu davası açılmamakla birlikte daha önce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan ve yakalanan kimsenin mahkemeye götürülmesinden bahsetmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilerin huzur ve sükununu bozma” başlıklı 123. Maddesine göre; “Sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir”. İrtikap” başlıklı TCK m.250/1’de icbar suretiyle irtikap suçu; “Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.” olarak tanımlanmıştır.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 208/8 başvuru numaralı ve 31 Mayıs 2022 tarihli Taner Kılıç/Türkiye (No. 2) kararı, tutuklamanın ön koşulu olan “suç şüphesi” konusunda oldukça önemli tespitler içermektedir. Kararda ayrıca, insan hakları örgütlerinin ve aktivistlerinin suç oluşturmayan fiillerinin tutuklama kararlarına dayanak teşkil edip etmeyeceği hususunda belirlemelerde bulunulmuştur. Fıkrasında yer alan olası kastla insan öldürme suçu ile aynı Kanunun 29. Maddesinde yer alan haksız tahriki açıklayarak, olası kast ile insan öldürme suçunda failin haksız tahrik müessesinden yararlanıp yararlanamayacağı sorunu ele alınacaktır. Bu yazımızda ele alacağımız konular; hekimlerin ceza sorumlulukları, uyguladıkları tedavilerde ve sonlarında yaşanacak sorunların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 26. Maddesi kapsamında hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanıp yaralanamayacaklarını, kamu veya özel hastanelerinde çalışan hekimler hakkında soruşturma başlatılırken soruşturma izni alınıp alınmaması gerektiğini ve mesleki hata (tıbbi hata) olarak bilinen malpraktis/tıbbi hata ele alınmıştır.